5 Ocak 2008 Cumartesi

HSİN’İN EŞŞEĞİ

Altınözü ağzıyla yazılmış bir hikaye ile karşınızdayım. Hikaye sitemizin yazarı Huylu kardeşime ait. Ancak hoşgörüsüne sığınarak ben ufak tefek rötüşlarla yayına koydum. Beğeneceğinizi umarım.


HSİN’İN EŞŞEĞİ

Kavırıcı bir yaz günüdü. Güneş deppeden vurunca mahfedyodu adamı. Rahmetli Amtim gilin “Camıççı”sında bibellik suluyoduk. O zamannar kimsening evinde suy yoktu. Herkiş ya Zikirden ya Tandırın Gölünden ya da havuşunda kuyusu olan birining evinden alyolardı suylarını.

Hsin dedikleri biri var. Meatter her gün iki carra alır, merkebe yükler arvadıng dırdırı kesilsing deyin sebbehten akşama kader kırk kere gider gelir o yolu. O günüde gine merkebe binik "çuu" deyik duryodu. Emmeee, merkep buya; bitüllü gtmek istemiyo. O da bıkık her gün gidik gelmekten.


Benge seslendi;

-Yoho kardaş kheyrine şu merkebe vur. Getmiyo. Kirt çala keni. İnanasıng Erbea günü keni bazara çıkarık satıcım. Neanet ola byle merkebe.

Bende eyyi bir incir dallaması aldım emme. Adam elimdeki dallamayı görünce;

-Aman kardaş, valla mahfedersin keni, kadangı alam birez küççük dahnek al.

Ben ne bilyim depyomuş namıssızıng malı. Bir çirpez dahneğinnen merkebe vuryum dediydim. Daha merkebe vurmaya kalmadang böğrüme iki antız salladı, onnan soğnasını khetirlemiyom. Birde gözümü açtım ne göryüm; ordakıların heppisi kaffama kömelenikler.

“Benge noldu?” dedim heppisi birden hangirdemeye başladılar. Eyle khıcıl oldum ki angnadamam. Emme benim iflahim kesilikti. Hala nefes alamıyodum.

Hsin’in merkebinden acımı almam gerekti. Sıçradım ölleden aşşağı endim. Etrafa baktım ilerde küverelerin yanında bir messez dayayıklar tuvara. Onu almaya gidyodum.

Birden zamburların kaynaştığını gördüm. Ğaliba zambur inine basığım ki zalım uşakları sankı cihan harbine çıkıklar kimi heppisi birden üzerime çullandılar. Yatırdım aşşağı deyin… Bir yandan kaçyom, bir yandan bağıryom. Arkadan birses duyyom emme… Ne dediklerini angnamıyom,.

Baktım biri;

— Bre nefesingi tut, nefesingi deyi çığıryo.

Kolaysa gel sen tut nefesingi. Zatan koşmaktan ağzım burnum nefes ulaştıramıyo ciğerime… O da kağmış “nefesingi tut” diyo. Öldürücüler beni zalımlar. Zamburlar nasıl oldusa peşimi bıraktılar emme siğirdirken belleayemi basığım neye basığım bilmiyom. Tümün babıcım siyene belenik. Daha ötiyesi gün Mehamet Ali'ning düğeninden alıktım keni. Yeppizyengidi. Cıpcıkkırdı aynen acente arabana kimidi.

Her neyse döndüm. Messezi elime aldım emme onun ucundaki mıh küççüktü. Etrafta böyyük çivi aramaya kuyuldum. Takaların heppisine baktım bulamadım. Bir yerde görüktüm emme nerde. “Amaan neycin keni” deyik livanın tuvarında asılı cimamın mıhını söktüm messeze kınnepnen eyyiden eyyi bağladım. Kerisonung kırağına oturdum. Hsini beklemeye başladım.

Baktım yokuşung başında merkebe binyo. Ellealem merkep yokuşta yıkılmasıng deyin enik eşeğinden. Onnan olsa gerek geri binyo merkebe. Yanıma yaklaşınca elime messezi aldım “Gel şimdi” dedim. Emme, Hsin yalvaryodu. “Allahisen! Düşücüm! Oynama kenen, kadangı alam” dedisede dingneyen kim. Merkebing karnına karnına dürtmeye başladım her dürtüşte merkep antızlıyo üzerindeki carralardan suylar dökülyo. Hsin düşmemek üçün semere yapışık. Çırçır çığıryo. Biriki antızdan songna carralarıng her biri bir yana Hsin bir yana düştü. Merkep, güveldek vuruk kimi antızlayanak kaçmaya başladı. Hsin ağlayı ağlayı merkebini tutmaya gitti.

“-Dinime imanıma seni babanga söyleycim ne kader allek bir dölsün. Ben şimdi avrada ne deycim. İmanımı gevredir. Carraları kırdım deyin akşama gemiklerimi kırıcı. Allah’ım nolur bu gördüklerim ürye olsa… “ kimisinden corlar edenek kalla’lenik getti.

Ben de aha size yiminnen söylüyom; sankileme ötüyüzü görük gelik kimiyim. Kolay mı yoho bir günde hem çambuş eşeğin antızını yi, hem de zambur arıların iğnesini… Heydi kolaysa siz deyin. Nededim yani?



Tercümesi.

HÜSEYİN’İN EŞEĞİ

Kavurucu bir yaz günüydü. Güneş tepeden vurunca mahvediyordu adamı. Rahmetli Halamların Camıtçı *(tarla ismi) ‘sında biberlik suluyorduk. O zamanlar kimsenin evinde su yoktu. Herkes ya Zikir’den *(Altınözü’nde tarihi bir su bendi) ya Tandırın Gölünden *( Altınözü Karsu Köyünde bir mevki) ya da avlusunda kuyusu olan birinin evinden alıyorlardı sularını.

Hüseyin denen biri var. Zavallı her gün iki testi alır, eşeğe eşeğe yükler, karısının dırdırı kesilsin diye sabahtan akşama kadar kırk kere gider gelir o yolu. O gün de gene eşeğe binmiş, “Çuu” deyip duruyor, amaaaa, eşek bu ya; bir türlü gitmek istemiyor. O da bıkmış her gün gidip gelmekten.

Bana seslendi;

- Yahu kardeş! Hayrına şu eşeğe vur. Gitmiyor. Dert tuta kendisini. İnan ki Çarşamba günü pazara çıkarıp satacağım kendisini. Lanet olsun böyle eşeğe.

Ben de iyi bir incir dallaması aldım elime. Adam elimdeki dallamayı görünce;

- Aman kardeş, Vallahi mahvedersin kendisini, Kadanı alayım*(sana gelecek bela bana gelsin). Biraz küçük değnek al.

Ben ne bileyim. Çifte atarmış namussuzun malı. Bir çalı değneğiyle eşeğe vurayım dediydim. Daha eşeğe vurmaya kalmadan, karnıma iki çifte salladı, ondan sonrasını hatırlamıyorum. Bir de gözümü açtım ne göreyim; oradakilerin hepsi başıma toplanmışlar.

“Bana ne oldu?” dedim, hepsi birden gülüşmeye başladılar. Öyle utandım ki anlatamam. Ama benim takatim kesilmişti. Hâlâ nefes alamıyordum.

Hüseyin’in eşeğinden öcümü almam gerekiyordu. Sıçradım ikinci kattan *(olle) aşağıya indim. Etrafa baktım, ilerde küplerin yanında uzun bir sopa dayamışlar duvara. Onu almaya gidiyordum.

Birden eşekarılarının kaynaştığını gördüm. Galiba eşekarılarının yuvasına basmışım ki zalimler sanki Cihan Harbine çıkmışlar gibi hepsi birden üzerime çullandılar.

Aşağıya doğru koşmaya başladım. Bir yandan kaşıyorum. Bir yandan bağırıyorum. Arkadan bir ses duyuyorum ama… Ne dediklerini anlamıyorum.

Baktım biri;

- Ulan nefesini tut, nefesini diye çağırıyor.

Kolaysa gel sin tut nefesini. Zaten koşmaktan ağzım burnuma nefes ulaştıramıyor. O da kalkmış “nefesini tut” diyor. Öldürecekler beni zalimler!

Eşekarıları nasıl olduysa peşimi bıraktılar. Fakat koşarken su kanalına mı basmışım neye basmışım bilmiyorum. Bütün terliğim çamura belenmiş. Daha geçen gün Mehmet Ali’nin dükkânından almıştım kendisini. Yepyeniydi. Pasparlaktı. Aynen acentadan yeni çıkmış araba gibiydi.

Her neyse döndüm. Uzun değneği aldım. Etrafta büyük çivi aramaya koyuldum. Pencerelerin tamamına baktım, bulamadım. Bir yerde görmüştüm ama nerede?

Amaaan ne edeceksin kendisini deyip, salonum duvarında asılı duran cimamın *(sap tabak) çivisini söktüm. Uzun değneğe sicimle iyiden iyi bağladım. Asfaltın kenarına oturup beklemeye başladım.

Baktım yokuşun başında eşeğe biniyor. Allah bilir, eşek yokuşta yıkılmasın diye inmiş eşekten. Ondan olsa gerek geri biniyor eşeğe.

Yanıma yaklaşınca elime aldım değneği; “ Gel şimdi “ dedim.

Fakat Hüseyin yalvarıyordu: “ Allahını seversen! Düşeceğim! Oynama! Kadanı alayım” dediyse de dinleyen kim. Eşeğin karnına karnına dürtmeye başladım. Her dürtüşte eşek çifteliyor, testilerden sular dökülüyordu. Hüseyin düşmemek için semere yapışmış, bas bas bağırıyor.

Bir iki çifteden sonra testilerin her biri bir yana, Hüseyin bir yana düştü. Eşek, sinek vurmuş gibi çifteleyerek kaçmaya başladı. Hüseyin ağlaya ağlaya eşeği tutmaya gitti.

“ – Dinime imanıma seni babana söyleyeceğim, ne kadar yaramaz bir çocuksun. Ben şimdi avrada ne söyleyeceğim. Beni mahveder. Testileri kırdım diye akşama kemiklerimi kırar. Allahım ne olur bu gördüklerim rüya olsun… “ gibilerden sözler söyleyerek. Uzaklaşıp gitti.

Ben de işte size yeminle söylüyorum; sanki öbür tarafı görüp gelmiş gibiyim. Kolay mı yahu bir günde hem azgın eşeğin çiftesini ye, hem de eşekarılarının iğnesini… Haydi kolaysa siz söyleyin. Ne etseydim yani?

11 yorum:

Unknown dedi ki...

alem adamsın dayı ALLAH emellerine kavuştursun seni. inşallah yorum rekoru kırarsın. ben çok beğendim. ellerine emeğine sağlık

Adsız dedi ki...

Güzel olmuş demek bence kafi gelmez. Benim yorumum sadece emeğe saygı olsun diye değil gerçektende beğendiğim için yazdım. Belki çoğuna tuhaf gibi gelir ama bir yörenin olmazsa olmazlarıdır bunlar. Bir kültür içinde böyle şeyleri hala barındırabiliyorsa özünü hala yaşayabiliyorsa ne mutlu o kültürün insanlarına. o yüzden sizi tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum.

Adsız dedi ki...

Gerçekten çok güzel olmuş. Mükemmeldi. Kendimi Hatay'da hissettim. Bir olay ancak bu kadar güzel yöresel bir dille yazılır. Çalışmalarınızın devamını bekliyorum. Bu Hatay'lı olup gurbette olanlar için çok güzel bir site çalışmalarınızın devamını bekliyoruz.......

Adsız dedi ki...

hocam hıkaye gusel ama ben bazı kelimeleri pek anlamdım bizim buranın konusma tarzı mukemmel zate gülmekten kırıldım :D

Adsız dedi ki...

merhaba anlamadım düzgün bir sekilde yazsanız inanın gülerek okurdum belki ama hiç bişi anlamadım :S

Adsız dedi ki...

ha haha ehue puhahah zuhahaha

cok güldüm. elinize saglık iyi etmiş. ama esekle de esek olunmaz ki

Adsız dedi ki...

BİRE TAM Bİ HARİKA YAZMISIN KENİ ELİGE SAĞLIK GÜLE GÜLE OKUDUM KENİ KİM NEDERSE DESİN HERŞEY YERİNDE GÜZEL KENDİ KÖYÜMÜN İNSANI HERZAMAN GÜZEL DOKUNMAYIN HERŞEY YERİNDE DURSUN

Adsız dedi ki...

tam anlamıyla harika bırakın yurdumun insanı örfüyle yaşasın bunuda elinden almayalım ki yaşasın

Adsız dedi ki...

MRB, ÇOK GÜZEL GÜLDÜRDÜNÜZ.AMA ŞU BİR GERÇEKTİR SİZ KARSU'LULAR ÇOK FEGELLİSİNİZ.ALLAH SİZİ BİLDİĞİ GİBİ YAPSIN

Adsız dedi ki...

puuuuuuh hahhahhaaaaaay hahhahhaaaay yemin ederim gülmekten kırıldım. yok böyle birşey ya nasıl akıl ediyorsunuz böyle şeyleri. Bizi gündüreni allahta güldürsün. Süper olmuş ya. halen gülüyorum vallahi. Olayın komikliği kadar anlatımıda komik hahhhahhahhahhah :):):):):)

Adsız dedi ki...

bre nesimi hoca nerden bulursun keni vallahi künefe çekti canımız allah binbere vermeye nerde buluklar keçiyi hiç anlatmıyon keni barmadamı? takadamı? 3ulleyedemi?

Videolarım

HABERLER